In Bruges... A Fucking Fairy Tale...


Cennet veya cehenneme inanmayan biriyim.
Ama iyilik veya kötülüğün sadece maddi şeyler olmadığını, manevi değerleri olduğunu da anlayabilirim...

"İyilik yap, iyilik bul, kim kazanmış kötülükten?" şarkılarıyla büyüyen bir neslin çocuklarıyız sonuçta... Büyüyüp iyiyle kötünün birbirine karıştığını görünce "Bu ne yaa?" diye inleyen soyu tükenmiş türdeniz...

In Bruges işte kaldırmakta zorlandığımız o sert gerçekleri sunuyor sanki bir peri masalı anlatır gibi... Çocukluğumuzda anlatılan masalların hep karanlık bir yanı olduğunu düşünürdüm. Karnına taş doldurup kuyuya atılan zavallı kurtun son saniyeleri, Cindrella'nın kız kardeşlerinin çirkin oldukları için prensle evlenemeyince yaşadıkları ruhsal çöküntü takılırdı aklıma...

In Bruges, mutlu sona odaklanmadan masalı tüm yönleriyle anlatmış. "İyi nedir? Kötü nedir? Onur nedir? Prensipler ne kadar anlamlıdır? Tottenham iyi bir takım mıdır, kötü mü?" gibi yüzyıllardır yanıtlanamayan sorulara kendi çapında yanıtlar vermiş.

Çocukluğunuzda belli değer yargılarıyla büyüdüğünüzü biliyorum. İyiyle, kötüyü masallardan, hikayelerden öğrenmişsinizdir zaten...

Ama son bir masal izlemenin de zararı olmaz. In Bruges'u izleyin ve bir kez daha düşünün iyiyi, kötüyü ve diğer herşeyi...

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code

Responsive Advertisement